20 Aralık 2010 Pazartesi

Kırıldım...

Kırıldım Nil Karaibrahimgil in yeni internet sitesi. Şarkısıda güzel hoşuma gitti. Sanırım bu kızın yaptığı herşeyi ya seviyosunuz yada nefret ediyosunuz. Tek bir şarkısı yoktur dinleyipte bi daha dinlemeye dayanamam dediğim. Siteyi de çok beğendim eğlendiriyor beni. Bu sitede kırılan insanların %90'ı sevgililerine kırılmış. Sevdiklerinin yaptıklarına, yapmadıklarına, söylediklerine, söylemediklerine, başkalarını tercih ettiklerine. Kimse kabul etmez karşı tarafın yaptıklarının iki tarafın haraketleri ile oluşan tepkiler silsilesinden meydana geldiğini. Herşeyi doğru yaptığımızı sanırız hoşuma gitmeyecek en küçük şeyde karşı tarafı suçlarız. İnsanların başkasından dert yanması komiğime gider bu yüzden. Çok yakın arkadaşlarım, sevdiğim kız, daha nice insan beni kırabilcek hareketler ve hatalar yaptı. Bana bu kadar yakın insanlardan gelen kırıcı hadiselerde iki olasılık düşündüm hep. Biri benim yaptığım hareketlere misilleme yapmaları diğeri benim verdiğim imtiyazı kötüye kullanıp hadlerini aşmaları. İki türlüde iş bizde bitiyor kimseye mesafe koymadan arada sınırlarını hissettirmeden kırılmaya müsait yapınız kıvrılır hale gelmez. Bahane bulmakla yaşanmaz bu hayat daha kendinize dürüst olamıyoken karşıdakinin dürüst olmasını bekliyosunuz ah kırılgan çocuklarım benim. Bi kaç kırılgan drama queenn den örneklerle bitireyim bu blogu madem.
"Her açıdan benden çok daha aşağıda olan bir kızı tercih ettiği için şaşırdım ve de kırıldım :/ :/ hnde" Hande sakızı cıklatmışındır beğenmemiştir seni ne ego varmıiş sende de arkadaş bi kop git.
"ona kırıldığımı hiç bir zaman bilemeyecek olmasına kırıldım didem" Söylemezsen nerden bilcek çocuk malmısın didem. Anlatmadan anlıyan olsaydı, duymadan bilen olsaydı zaten hiç sevmezdin onu.
"Olmayan bişeyi yaratmaya çabalayan tek kişi olduğumu fark ettiğimde ona kırıldım selin." Aferim kız selin ismin sarışın aptal kız ismi olsa da kırılmak için tek mantıklı sebebi olan sensin gördüklerim arasında.

19 Aralık 2010 Pazar

Üzerim Seni

Eveeeet çocuklar Godlessfrog ile masal saatine hoşgeldiniz. Şahanın yaratıcı olduğu dönemdeki süha amca ile masal saati geldi aklıma çok özlemişim. Eveeet çocuklar cuma günü. Alsancak gül sokağı falan filan coşmuş tabi biz 20:00de ordaydık ondan esas olayları kaçırmışız. Kısa sürmüş ama zaten olayda esnafa müşteri çekmekmiş onu anladık dükkanlar 21:00da boşalmıştı resmen. Yazgan stand açmış "Rose" ve "White" şarap sattı 7.5 liraya. Rose gayet lezzetliydi. Alsancakta bira içtikten sonra bornovaya arkadaşlara geçtik orda muhabbetimize daha fazla alkol ile devam ederek "Trivial Pursuit" oynadık. Sabah 7 gibi yatağa mutlu mutlu girdik kafamızı yastığa koyduk. Özetle cuma günü eğlence, alkol, sevinç, mutluluk, coşku, kahkaha, daha da kahkaha, pek daha kahkaha, pek pek daha neyse anladın sen onu. Eveeeeet çocuklar cumartesi günü. Dört saatlik uykunun ardından annemin telefonunu ile uyandım. Ailemizden saydığımız arkadaşımın hastaneye yatırıldığını öğrendim. Uykusuzluk ve alkolün bir araya gelmesi ile açığa çıkan muhteşem baş ağrısı ile sanki çizikler içindeki bir dvd den film izlercesine duraksayan düşünme ve algılama yeteneği akşama kadar bana eşlik etti. Hastanelerin heralde bulunmayı isteyeceğim son yerler olması ve durumun ciddiyeti üstüne uykusuz akşamdan kalma halim tüm enerjimi çekti. Cuma tüm olumsuzluklardan kaçarken sağnak üzüntü ve moral bozukluğuna yakalandığım cumartesi gününde bir duş alıp köpeğimi gezdirmem günün gerisini getirmem için muhtaç olduğum rahatlığı sağlasada arkadaşımla buluşmaya giderken olumsuz senaryolar kafamda döndü durdu. Yazdan beri hafif sıkıntılı zamanlar geçirmenin verdiği bıkkınlık üstüne benim için önemli bir insanın sağlık durumu, tüm karamsarlığımı tutan ve kapatmak için ne kadar uğraşsam da aralık kalan kapıyı ardına kadar açtı bugün. Hep yüzü gülen genelde sıkıntıları içten içe yaşayan belli etmiyen ve konuşmayan biri olunca içten içe sıkılsanız da herşeye gülebiliyo oluyosunuz. Akşam buluştuğum ve yeni tanıştığım üç insanın yanında olumsuzluklardan uzak 2.5 saat geçirdim. Yorucu ve kötü geçen günün sonunu yüzümde tebessümle  evin yolunu tutmuş olarak getirdim. Herşey üst üste gelse de günün sonunda üzüntüden uzak güzel zamanlar yaşayabileceğimize inanmak ve umut etmek lazımmış. Sıkıntılı günleri bu akşam itibari ile geride bırakıp üzüntü getircek hadiseleri güle eğlene karşıladığım günlerime geri dönüyorum. Öle beni üzerim diye gelmeyin üzerim sizi küçük üzüntücükler.


PS: Dünya iyisi bir insan olan  kardeş yarısı sevgili dostumun en kısa zamanda sağlığına kavuşmasını tüm kalbimle diliyorum. İyileşeceğinden hepimiz eminiz.
PS: Cumartesi akşamı muhabbetleriyle günüme güzellik getiren üç güzel insana teşekkür hatta eyvallah ;) Ayrıca 150 izleyicim olmasada beni izleyen 18 kişiyi 132 izleyiciye değişmem ;)

16 Aralık 2010 Perşembe

Ankarada yaşıcam, ampülü sevicem

Monoton yaşam serttir delikanlı kendine dikkat et!
Okul ve ev arası geçen haftalık rutinden kaçıp kurtulmak için karşıyakadaki arkadaşıma gidiyorum giderken dönerken izmirin yeni tren hattı izbanla yolculuk ediyoruz. Yoğun saatlerde insanı hayattan bezdiren bir kalabalık halkapınar metro ve tren istasyonununda sabit bir halde uzun bir süre sabit bulunmakta. Özellikle trenden inmek dünyanın en zor uğraşı oluyor. Halkapınarda insan bekliyen yamyam sürüsü gibi bi ton insan tren bekliyor ve tren durunca asla kapının önünü boşaltmıyolar. Hatta direk içeri dalıyolar ve inemiyosun çok rahat. Herşeyi güzel olan izmirimde değişmesini istediğim tek şey bir vasıtaya binerken kaos yaratan zihniyet. Asla sıraya girmeyiz ne otobüs için  ne vapur için ne metro için. Hep kaynak yaparız. Hele orta yaşı aşalı hayli süre geçmiş bir teyzeysek kaynağın alayını yaparız vallahi. Ankarayı hiç sevmem ama orda böyle bir saygı varmış o yüzden takdir ediyorum.  Tek bölümünü kaçırmadığım Behzat Ç. dizisi ile Ankaraya olan nefretim sempatiye döndü zaten. Bir de sıraya girip düzenli, saygılı vasıta kullanması bonus oldu. Melih Gökçek'in Ankara'nın sırtından gaftilediği paraların bi kısmıyla Ankaraya deniz getirebilirse AKP hem Ankaraya yerleşirim hem AKP li olurum bence.

11 Aralık 2010 Cumartesi

Sanal Kârhane

Epeydir istiyodum güncel bişeyle ilgili yazı yazmak muhteşem bi başlangıç konusu buldum. Habertürk ün sitesinde okudum ordan direk alıntı yapıyorum konuyu özetle. Üniversite mezunu 27 yaşında ki Onur E. facebookda kurduğu "Ataköy Randevu" profilinde yarı çıplak çoğu yabancı uyruklu kadınların fotoğraflarını yayınlayarak müşterilerinden hesabına 50 lira yatırttı. Dolandırıldığını anlıyan son kurbanı T.A şikayet edince yakalandı. Onur E. nin hesabına 44 kişinin para yatırdığı saptanmış. 2200 TL kazanç sağlamış burdan. T.A 44. kişi ve dolandırıldığını anlayınca polise başvuruda bulunmuş. Nasıl anladığını çok merak ettim heralde ben anlıyamazdım. Ben birine cinsel ilişkiye girmek için para verip kandırıldığımı anlamazdım heralde. 43 kişi anlamamış parayı vermişler gelen giden yok heralde bi ara seviştik demişler sanırım. Yada şöyle düşünmüş olabilirler mi " Ulan bi rus tutalım dedik adama parayı verdik ne ses var ne seda kazıklandık tamam hangi yüzle polise gitcez hadi gitsek ne diycez." Facebook daki fake profiller ne işe yarar diye merak ediyodum meğer bu işeymiş. Bu profillere inanıp fotoğraflara yorum yazıp onlara asılan adamlara acıyodum meğer olayın esas acı kısmı onlarla yatmak için dereyi görmeden 50 lirayı yollıyan insanlar varmış. Tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılmış çocuk 44 kişiden biri öğrense yerini yurdunu o paranın iadesi Onur E. yi rahatsız eder diye düşünüyorum. Tek ilişkiye girme umudu facebook olan 44 kişinin iade olarak herhangi meblağda bir parayla yetinceğini sanmıyorum. Üstüne kazıklanmayı da ekleyince olay çirkinleşir mümkün olduğunca. Her gün kadına şiddet, taciz, istek dışı fuhuşa zorlama, tecavüz bunun gibi insanlık suçlarını protesto eden gruplar, mesajlar, protestolar sosyal paylaşım sitelerinde cirit atıyor. Bir ülkedeki insanların düşünce yapısı nesilden nesile aktarılıyor tek bir tren rayında ilerliyor siz bi yerde ona makas atmazsanız bu böyle gidicek. Kimse eğitim sistemine sosyal konuları ilgilendiren bu tarz konuları işleyecek bir dersin varlığı hakkında konuşmuyor. Hatta eskiden var olan bu tarz dersler müfredattan kaldırılıyor önemini kaybediyor. Kanunlar, cezalar insanları suç işlemekten caydırmakta yetersizdir her zaman yetersiz kalıcaktır. İnsanlar bir şeyi elde etmek için bir bedel ödemenin gerektiğini çok uzun yıllar önce kabullendi zaten. Düşünce yapısı geliştirilmedikçe işlenen insanlık suçları git gide artıcak içinden çıkılamıyacak bir hale gelicek. O zaman Türkiyede yaşıyan bütün herkes 7den 70 facebook açıp profil fotosunu Tasmania canavarı yapsada bu ülkede işlenen bütün utanç suçları bitecek mi? Elimizdeki tek plan bu gibi geldi bana başka alternatifimiz yok gibi gözüküyor. Ha bide şey var "İddia ediyorum çocuklara, kadınlara tecavüz etmiyecek 1milyon kişi bulurum" İki planı eş zamanlı uygularsak temiz bir geleceğimiz olabileceğine inanıyorum.