15 Ocak 2011 Cumartesi

Bir Sahtekarı Tanımak


12

Gözlerimi kapıyorum huzur dolu bir dünyaya, açtığımda ise bir hiçlik. Sıcakla kavrulan yokluğun ortasında kum fırtınası ile dövülen üç duvarı kalmış, herkesin umudu kestiği bir harabe gibiyim. Olan biten hiçbir şeyi umursamıyorum diye düşündüğü halde geleceği kusursuz olarak yaratmaya çalışan bir sahtekar evet o benim. İnsanları kandırmak, aldatmak, oyunlarla onları kandırmak bir sahtekarın yaşamında vazgeçmeyeceği ufak lüksleridir. Birinin canını yaktığımda, oyunlarım ve zekamla onu alt ettiğimde nasıl rahat ettiğimi düşünürler. O kadar üşengeciz ki insanları tanımakla uğraşmayız sadece tanımlarız, kategorilere ayırıp genelleriz. Bu yüzden benim rahat uyuyamıyacağım yanılgısına kapılır diğerleri. İnsanların sahtekar olmasının o kadar çok nedeni var halbuki. Çoğunluğu evrimleştikleri değersizlik timsali kişiliği sindirmiştir. Elbette çok sahtekar vardır evrildiği vaziyeti başkalarına borçlu olduğunu sayıklayan. Hayatı pencere arkasındaki insanların izlenimlerine göre yaşamaktan başka yol bilmeyen ego köleleri de çoktur. Her farklı kişi, her farklı karar, her farklı geçmiş, her farklı olay ve her farklı tepki birbirinden farklı eşsiz sahtekar profili oluşturur. Sonsuz tanımlama söz konusudur üç yaşındaki bir insan için bile. Ama biz genellemeyi severiz, terimleri severiz, kategoriye ayırmayı ve tanımlamayı severiz. Bir sahtekarı anlamak için ve onun gözlerine baktığınızda kalbini gördüğünüzden emin olmak için ne yapabilirsiniz söyliyemem fakat ne yapmanızın boşa zaman kaybı olduğunu söyleyebilirim. Gözleri açıkken onu tanımaya çalışmak ve anlamak için uğraşmak. Yaşadığı onca aldatmaca, kandırmaca ve yalandan sonra bir sahtekarın özlemini çektiği yer, olmak istediği gibi olabildiği tek yer rüyalarıdır. Birlikte olduğu ve sevdiği kupa kızını düşünmeden, aşık olduğu maça kızının peşinden gidebildiği yerdir. Huzurlu veya rahat geçen uykuları değildir. Kendi içten arzu ve isteklerinin peşine düştükleri rüyalardır. Gözü açıkken görürsen bizden birini, emin ol ki istemediği ama haz aldığı bir hayatı yaşamaktadır kendisi. Bu yüzden pişmanlığa yer yoktur yada sahtekarın dünyasında. Sadece rüyalarında, pişmanlıklarıyla bile huzur bulduğu yarım yarım, silik anılarda.

20 Aralık 2010 Pazartesi

Kırıldım...

Kırıldım Nil Karaibrahimgil in yeni internet sitesi. Şarkısıda güzel hoşuma gitti. Sanırım bu kızın yaptığı herşeyi ya seviyosunuz yada nefret ediyosunuz. Tek bir şarkısı yoktur dinleyipte bi daha dinlemeye dayanamam dediğim. Siteyi de çok beğendim eğlendiriyor beni. Bu sitede kırılan insanların %90'ı sevgililerine kırılmış. Sevdiklerinin yaptıklarına, yapmadıklarına, söylediklerine, söylemediklerine, başkalarını tercih ettiklerine. Kimse kabul etmez karşı tarafın yaptıklarının iki tarafın haraketleri ile oluşan tepkiler silsilesinden meydana geldiğini. Herşeyi doğru yaptığımızı sanırız hoşuma gitmeyecek en küçük şeyde karşı tarafı suçlarız. İnsanların başkasından dert yanması komiğime gider bu yüzden. Çok yakın arkadaşlarım, sevdiğim kız, daha nice insan beni kırabilcek hareketler ve hatalar yaptı. Bana bu kadar yakın insanlardan gelen kırıcı hadiselerde iki olasılık düşündüm hep. Biri benim yaptığım hareketlere misilleme yapmaları diğeri benim verdiğim imtiyazı kötüye kullanıp hadlerini aşmaları. İki türlüde iş bizde bitiyor kimseye mesafe koymadan arada sınırlarını hissettirmeden kırılmaya müsait yapınız kıvrılır hale gelmez. Bahane bulmakla yaşanmaz bu hayat daha kendinize dürüst olamıyoken karşıdakinin dürüst olmasını bekliyosunuz ah kırılgan çocuklarım benim. Bi kaç kırılgan drama queenn den örneklerle bitireyim bu blogu madem.
"Her açıdan benden çok daha aşağıda olan bir kızı tercih ettiği için şaşırdım ve de kırıldım :/ :/ hnde" Hande sakızı cıklatmışındır beğenmemiştir seni ne ego varmıiş sende de arkadaş bi kop git.
"ona kırıldığımı hiç bir zaman bilemeyecek olmasına kırıldım didem" Söylemezsen nerden bilcek çocuk malmısın didem. Anlatmadan anlıyan olsaydı, duymadan bilen olsaydı zaten hiç sevmezdin onu.
"Olmayan bişeyi yaratmaya çabalayan tek kişi olduğumu fark ettiğimde ona kırıldım selin." Aferim kız selin ismin sarışın aptal kız ismi olsa da kırılmak için tek mantıklı sebebi olan sensin gördüklerim arasında.

19 Aralık 2010 Pazar

Üzerim Seni

Eveeeet çocuklar Godlessfrog ile masal saatine hoşgeldiniz. Şahanın yaratıcı olduğu dönemdeki süha amca ile masal saati geldi aklıma çok özlemişim. Eveeet çocuklar cuma günü. Alsancak gül sokağı falan filan coşmuş tabi biz 20:00de ordaydık ondan esas olayları kaçırmışız. Kısa sürmüş ama zaten olayda esnafa müşteri çekmekmiş onu anladık dükkanlar 21:00da boşalmıştı resmen. Yazgan stand açmış "Rose" ve "White" şarap sattı 7.5 liraya. Rose gayet lezzetliydi. Alsancakta bira içtikten sonra bornovaya arkadaşlara geçtik orda muhabbetimize daha fazla alkol ile devam ederek "Trivial Pursuit" oynadık. Sabah 7 gibi yatağa mutlu mutlu girdik kafamızı yastığa koyduk. Özetle cuma günü eğlence, alkol, sevinç, mutluluk, coşku, kahkaha, daha da kahkaha, pek daha kahkaha, pek pek daha neyse anladın sen onu. Eveeeeet çocuklar cumartesi günü. Dört saatlik uykunun ardından annemin telefonunu ile uyandım. Ailemizden saydığımız arkadaşımın hastaneye yatırıldığını öğrendim. Uykusuzluk ve alkolün bir araya gelmesi ile açığa çıkan muhteşem baş ağrısı ile sanki çizikler içindeki bir dvd den film izlercesine duraksayan düşünme ve algılama yeteneği akşama kadar bana eşlik etti. Hastanelerin heralde bulunmayı isteyeceğim son yerler olması ve durumun ciddiyeti üstüne uykusuz akşamdan kalma halim tüm enerjimi çekti. Cuma tüm olumsuzluklardan kaçarken sağnak üzüntü ve moral bozukluğuna yakalandığım cumartesi gününde bir duş alıp köpeğimi gezdirmem günün gerisini getirmem için muhtaç olduğum rahatlığı sağlasada arkadaşımla buluşmaya giderken olumsuz senaryolar kafamda döndü durdu. Yazdan beri hafif sıkıntılı zamanlar geçirmenin verdiği bıkkınlık üstüne benim için önemli bir insanın sağlık durumu, tüm karamsarlığımı tutan ve kapatmak için ne kadar uğraşsam da aralık kalan kapıyı ardına kadar açtı bugün. Hep yüzü gülen genelde sıkıntıları içten içe yaşayan belli etmiyen ve konuşmayan biri olunca içten içe sıkılsanız da herşeye gülebiliyo oluyosunuz. Akşam buluştuğum ve yeni tanıştığım üç insanın yanında olumsuzluklardan uzak 2.5 saat geçirdim. Yorucu ve kötü geçen günün sonunu yüzümde tebessümle  evin yolunu tutmuş olarak getirdim. Herşey üst üste gelse de günün sonunda üzüntüden uzak güzel zamanlar yaşayabileceğimize inanmak ve umut etmek lazımmış. Sıkıntılı günleri bu akşam itibari ile geride bırakıp üzüntü getircek hadiseleri güle eğlene karşıladığım günlerime geri dönüyorum. Öle beni üzerim diye gelmeyin üzerim sizi küçük üzüntücükler.


PS: Dünya iyisi bir insan olan  kardeş yarısı sevgili dostumun en kısa zamanda sağlığına kavuşmasını tüm kalbimle diliyorum. İyileşeceğinden hepimiz eminiz.
PS: Cumartesi akşamı muhabbetleriyle günüme güzellik getiren üç güzel insana teşekkür hatta eyvallah ;) Ayrıca 150 izleyicim olmasada beni izleyen 18 kişiyi 132 izleyiciye değişmem ;)

16 Aralık 2010 Perşembe

Ankarada yaşıcam, ampülü sevicem

Monoton yaşam serttir delikanlı kendine dikkat et!
Okul ve ev arası geçen haftalık rutinden kaçıp kurtulmak için karşıyakadaki arkadaşıma gidiyorum giderken dönerken izmirin yeni tren hattı izbanla yolculuk ediyoruz. Yoğun saatlerde insanı hayattan bezdiren bir kalabalık halkapınar metro ve tren istasyonununda sabit bir halde uzun bir süre sabit bulunmakta. Özellikle trenden inmek dünyanın en zor uğraşı oluyor. Halkapınarda insan bekliyen yamyam sürüsü gibi bi ton insan tren bekliyor ve tren durunca asla kapının önünü boşaltmıyolar. Hatta direk içeri dalıyolar ve inemiyosun çok rahat. Herşeyi güzel olan izmirimde değişmesini istediğim tek şey bir vasıtaya binerken kaos yaratan zihniyet. Asla sıraya girmeyiz ne otobüs için  ne vapur için ne metro için. Hep kaynak yaparız. Hele orta yaşı aşalı hayli süre geçmiş bir teyzeysek kaynağın alayını yaparız vallahi. Ankarayı hiç sevmem ama orda böyle bir saygı varmış o yüzden takdir ediyorum.  Tek bölümünü kaçırmadığım Behzat Ç. dizisi ile Ankaraya olan nefretim sempatiye döndü zaten. Bir de sıraya girip düzenli, saygılı vasıta kullanması bonus oldu. Melih Gökçek'in Ankara'nın sırtından gaftilediği paraların bi kısmıyla Ankaraya deniz getirebilirse AKP hem Ankaraya yerleşirim hem AKP li olurum bence.

11 Aralık 2010 Cumartesi

Sanal Kârhane

Epeydir istiyodum güncel bişeyle ilgili yazı yazmak muhteşem bi başlangıç konusu buldum. Habertürk ün sitesinde okudum ordan direk alıntı yapıyorum konuyu özetle. Üniversite mezunu 27 yaşında ki Onur E. facebookda kurduğu "Ataköy Randevu" profilinde yarı çıplak çoğu yabancı uyruklu kadınların fotoğraflarını yayınlayarak müşterilerinden hesabına 50 lira yatırttı. Dolandırıldığını anlıyan son kurbanı T.A şikayet edince yakalandı. Onur E. nin hesabına 44 kişinin para yatırdığı saptanmış. 2200 TL kazanç sağlamış burdan. T.A 44. kişi ve dolandırıldığını anlayınca polise başvuruda bulunmuş. Nasıl anladığını çok merak ettim heralde ben anlıyamazdım. Ben birine cinsel ilişkiye girmek için para verip kandırıldığımı anlamazdım heralde. 43 kişi anlamamış parayı vermişler gelen giden yok heralde bi ara seviştik demişler sanırım. Yada şöyle düşünmüş olabilirler mi " Ulan bi rus tutalım dedik adama parayı verdik ne ses var ne seda kazıklandık tamam hangi yüzle polise gitcez hadi gitsek ne diycez." Facebook daki fake profiller ne işe yarar diye merak ediyodum meğer bu işeymiş. Bu profillere inanıp fotoğraflara yorum yazıp onlara asılan adamlara acıyodum meğer olayın esas acı kısmı onlarla yatmak için dereyi görmeden 50 lirayı yollıyan insanlar varmış. Tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılmış çocuk 44 kişiden biri öğrense yerini yurdunu o paranın iadesi Onur E. yi rahatsız eder diye düşünüyorum. Tek ilişkiye girme umudu facebook olan 44 kişinin iade olarak herhangi meblağda bir parayla yetinceğini sanmıyorum. Üstüne kazıklanmayı da ekleyince olay çirkinleşir mümkün olduğunca. Her gün kadına şiddet, taciz, istek dışı fuhuşa zorlama, tecavüz bunun gibi insanlık suçlarını protesto eden gruplar, mesajlar, protestolar sosyal paylaşım sitelerinde cirit atıyor. Bir ülkedeki insanların düşünce yapısı nesilden nesile aktarılıyor tek bir tren rayında ilerliyor siz bi yerde ona makas atmazsanız bu böyle gidicek. Kimse eğitim sistemine sosyal konuları ilgilendiren bu tarz konuları işleyecek bir dersin varlığı hakkında konuşmuyor. Hatta eskiden var olan bu tarz dersler müfredattan kaldırılıyor önemini kaybediyor. Kanunlar, cezalar insanları suç işlemekten caydırmakta yetersizdir her zaman yetersiz kalıcaktır. İnsanlar bir şeyi elde etmek için bir bedel ödemenin gerektiğini çok uzun yıllar önce kabullendi zaten. Düşünce yapısı geliştirilmedikçe işlenen insanlık suçları git gide artıcak içinden çıkılamıyacak bir hale gelicek. O zaman Türkiyede yaşıyan bütün herkes 7den 70 facebook açıp profil fotosunu Tasmania canavarı yapsada bu ülkede işlenen bütün utanç suçları bitecek mi? Elimizdeki tek plan bu gibi geldi bana başka alternatifimiz yok gibi gözüküyor. Ha bide şey var "İddia ediyorum çocuklara, kadınlara tecavüz etmiyecek 1milyon kişi bulurum" İki planı eş zamanlı uygularsak temiz bir geleceğimiz olabileceğine inanıyorum.

28 Kasım 2010 Pazar

İzmir de ağustos sıcağına katlanmak zorunda kalan insanların günün en sıcak olduğu saatlerde doldurduğu kıbrıs şehitler caddesi. Bir zamanlar esmer olan son iki haftasını oturduğu apartmanın tepesinde geçiren ve gece insanı olan ben her sabah çatıdaki yerimi almak için bu caddeyi her gün dolduran insan sayısının iki katı daha istekliydim bu hayatı yaşamaya. Yokuş aşağı giden iç dünyam sonunda papatya dolu yemyeşil çayırlara geçiş yapmıştı son iki haftadır. Geçişin bana çarpan arabayla başlaması ironik oldu sanki evren darlanmalardan kurtulmam için bana fiziki kuvvet uyguladı. Evren dedim de benim adım Devrim. Ne alaka şimdi ?!? diyorsan anlatırım gün batımında bir gün. Evrenin nezaketinin hatırası olan yaralarım terim yüzünden inanılmaz acıyıp kaşınsa da bir gıdım kabuk yolmadım iki haftadır. Yolunacak kabuk yokluğunda yara bere almak isteyen ben nasıl mı dayandım iki hafta? Bu hikayedeki tüm olumsuz şartlara dayanmamı sağlayan güzellik sayesinde. Tabi birde alsancak iskele arkasından körfeze batan güneş sayesinde. Denize batmıyor aslında biliyorum ama izmiri şımartmayı seviyorum. Ne zaman güneş cam iskelenin arkasına inse o güzel renk içimi ısıtır sanki ayaklarımı suda hissettirir beni mutlu eder ama tüm bunları hissettiren aslında onun gülüşüdür her gün aynı saatlerdeki gülüşü. Hep keyifsiz olduğu için o gülüş beni o kadar mutlu ediyor belki de. Ev arkadaşım yanıma gelip oturdu beni bu röntgencilikten vazgeçirmek için konuşacak kesin. Severim Murat'ı anlaşırız genelde sorun yaşamadık hiç ama herkes aynı kafa yapısına sahip olsa hayat zevksiz olurdu zaten ona göre röntgencilik bana göre tutku. İki haftadır çatıda olduğum her an çalmaya devam eden şarkının sesini açtım Muratın geldiğini duyduğumda. Keep on tryin'. Fonda çalan şarkı ve karşımdaki güzel yüz beni bu çatıdan alıp iskelede oturup ayaklarımı denize sallandırırken gözlerim kapalı şişko şişe efes içtiğim çeşmeye götürüyor. Murat bi süre bana baktı sessiz sessiz şarkının bitmesini bekledi ikimizde sevmezdik şarkı bitmeden kapatanı.
M: "Ne zaman çıkçak dışarı"
D: "Yarım saat sonra falan çıkar."
M: "Valla biri benim monoton hayatımı ezberlese altıma sıçardım. Bildiğin stalker olmuşun sen. Neyse kaptan bak millet rahatsız olmaya başlıcak iyice abarttın çıktığı zaman sokakta yanına git konuş. Yok olmaz dı ıkdı bıktı diyosan b planını uygularım."
D: "Milletin atarından tırsıp aşağı ineceğimi düşünüyosan direk b planına geçelim hacı. Nedir plan Mr.T"
Hiç ayırmazdım gözümü o pencereden her saniyede güneşi görmek isterdim. Mahsun olsa kıskanırdı her saniye görüyorum diye. Murata döndüm lafım biterken yüzüne gülmek için tekrar onu görmek istedim güneş gitmiş oda zifiri karanlık. Telaşlandım aslında aşağı koşturup onu yakalamak istiyordum, gerçi bunu her nefesimde istiyordum ama bu sefer yapabilecektim. Hissediyordum, o ruhsuz kalabalıkta karşısında durup ufku andıran gözlerine bakabilecektim. Komik zaten en büyük korkum göz göze gelmekti. İçime işlemediki bakışları daha hiç, ya donup kalırsam diye düşünüyordum hep. Yüzümdeki telaşı, kararsızlığı gören murat ayağa fırladı.
M:"Hadi bakalım b planının vakti geldi sen gene Lincoln gibi oturup kaldın tahtına martı kral."
Çatıdan indi sorularıma kulak asmadan, zor kapanan çelik kapımızı çarpıp asansöre bindi. Kalkamadım yerimden dediği gibi heykel gibi oturup kaldım sandalyeme. Kalabalık caddede gözlerim apartmanın önünde murat'ı aramaya başladı. Bulamadım onu bir türlü kalabalıkta güneşi hala görebiliyordum çok uzakta. Dizlerim karıncalandı telaşım içime sığmadı dizlerimi titretti. Arkama yaslanıp patlatmak istercesine iki elimle kafamı sıkmaya başladım. Tekrar açtım gözlerimi baktım güneşin odasında ışık, duvarda bir gölge. Işık kapandı. Sanki altıma kamp ateşi yakmışlardı ben bu kadar terlemedim hiç, güneş o kadar kısa sürede eve dönemeyecek kadar uzaktaydı görmüştüm onu. Işığı kim açtı? Murat nereye gitti? kafamın içinde bi maymun varmışta yaramazlık yapıyor sanki. Kafamda düşünceler dönüp dururken zaman akışını yitirdi, tüm fikirler birbirine girdi ordan oraya savruldu takip edemedim boşluğa takılıp kaldım, ta ki kapının sesini duyana kadar. Bu ses benim algılarımı açmama neden oldu ama esas beni boşluktan çıkaran şey Muratın kucağıma attığı fotoğraftı. Güneşle benim fotoğrafım. Rüyalarımı süsleyen sahnenin, zihnimi döven bir balyoza dönüşmesi. Kafamın içinde yankılandı çarpan kapının sesi, karanlık içinde kayboldum.

10 Ekim 2010 Pazar

Kamboçyanın Gülleri kız seni kimler elledi

Bayadır bayadır yazamıyodum be hacı. Hacı benim eski günlüğümün adıydı bak ona da kaç yıl oldu yazmayalı ne zaman otobüsle seyahat etsem ona yazardım. Genelde izmir istanbul hattında kullandığım efsane dostum du be. Otobüs yolculukları sıkıntılı anlar habercisidir hacı. Koltuk manyakları 8 saatlik yolculukta sürekli onun ayarıyla oynıyan manyaklar neyse. Hacı esas konuyu geçiştiriyosun bak epeydir izlemediğim türk televizyonuna disko kingo ilen bi hazırlık maçına çıkıyım ısınayım istedim ama gene olmadı. Şu büyük insanı söliyen arkadaş var programda şarkıcı Gökhan soy adını bilmiyorum sölemiyolarda şimdi tvde neyse. Programın ilk başında bağlanan 3 hatunda evlatlıktan red edilmesi gereken hatta ve hatta bak senin kızın böle olcak ergen iken babası deseler tuvalate atar sifonu çekerim üstünede sıçarım yahu! Ne boş, ne gereksiz yahu bu hatunlar. Benim daha da sevgilim olmaz sanki hacı bu ne yea. Hadi saygı göster demi hatunlara ama yani şimdi böle emsaller olunca gözümde biri ayvaya elma dese ıka bık dese hemen bi tiskinirim ki. Bak şimdide apaçi müziğini yapan Dj Akman çıktı acaip acaip bi şarkı sölüyo türkçem kötü diyip türkçe rap yapıyo falan bütün şarkı "r" harfi üstüne arkadaş ne bi bağlantı ne bişi var çoğul eklerle bişiler yapmış eleman resmen. Ne doldum hacı ben ara ara kusayım sana böyle şu aralar zaten köpeğimi gezdirirken karşılaştığım nefesi israf insanlardan yeşilyurt dolmuşu gibi doldum bendime sığmam taşıyorum o yea burdan rap mi yapsam dedim olmadı sıçtım bu cümlede böle salak oldu ha ye acı çile döktülerr üstüme anne hayat bize gülmedi derrr gidip giderrsen buralardan ebele gübele ha o ye. Demem o ki akarı kokarı olmıyan ellenmemiş bi kız bulmak lazım yani ayarlarıyla ellenmemiş orji yane. Ellenmişsede fabrika ayarlarına dönülsün pre ergen, post ergen, kompile ergen dönemlerini aklı başında geçirmiş hatun istiyorum ben yahu. Liseden arkadaş arzuyla alsancakta buluşcaz dediğimde kim o sürtük demesin misal. Ben gelişkin bi insanım recep ivedik çok iğrenç bööö ööö demiyip sadece boş espiri olduğu için gülsün ulen şuursuz madem gelişkinsin abzürd komediye değer ver bilad!!! Bu arada okan ın kliplerde oynayan sarışın siyah uzun saçlı iki tipe hastayım since three years old. Yazıyı da kocakafaların hazırladığı yaprak dökümleri ali rıza bey in Oğuz katil yazısına saçmalamalarının videosunu herkese tavsiye ederim. Aha yazıyı bitiremiom dur izmirden ezgi arıyo kingo disco yu kesin efsane. Bağlanmadı pfff bu böle kızlar töbe estafurullah bişi olmuş heralde banu alkan'ın sağ memesinden nem kapmışlar sankim de böle bişi olmuşlar ilginç. Hadi hacı lok tar ogar